11 Mayıs 2012 Cuma

TAVŞANLA KAPLUMBAĞA


                Uyu o zaman, sana bi masal anlatayım istersen, tavşanla kaplumbağanın hikayesini bilir misin; sen rahat ol, bilen biliyo?
                Bir tavşanla bir kaplumbağa varmış, senden iyi olmasınlar; çok içerlermiş ama kaplumbağa meyhaneye gelene kadar tavşan çoktan sarhoş olurmuş, bu hep böyle olmuş, en sonu tavşan bıkmış “Hep geç kalıyosun abi!” diyerek dostuna sitemde bulunmuş. Kaplumbağa da bu duruma çok içerlemiş, saatler ilerledikçe alkolün de etkisiyle sinirler gerilmiş, dükkanın ışıkları kapanmış, masalar boşalmış, bardaklar ve tabaklar gibi ceplerle birlikte; bizimkiler de onları beklediklerini fark edince daha fazla ayıp olmasın diye kalkmaya karar vermişler, tam o esnada, o kafayla meydan okumuş kaplumbağa, tavşana
“Hadi lan...” demiş, “... mahalleye kadar yarışalım, kaybeden yarınki hesabı öder!”
Tavşan da “Bi siktir git ya...” demiş “... gece, gece; kardeşim yaramıyosa içme su zıkkımı, senin varman uzun sürüyo işte, yarın biraz daha erken çıkarsın olur, biter; ne var sanki, çok istiyosan yine senden içeriz de çok paran var sanki, ben ısmarlıyım ya da kardeşime, n’olcak sanki?”
“Bana bak...” demiş kaplumbağa “... yarışmıyosan, konuşmican; ben hesabında değilim, sen beni gıcık ettin; bu sorunu, bu gece, bu şekilde halledelim!”
“Eyvallah!” demiş tavşan, sinirleri bozulmuş; başlamışlar yarışa, arkasına bakmadan uzaklaşmış tavşan, kısa sürede kaplumbağanın gözünden kaybolmuş, karanlık, tekinsiz ve sessiz ormanda. Kaplumbağa, gelin gibi hem ağlıyormuş, hem gidiyormuş, gömleğinin düğmelerini yırtmış; yaka, bağır açık vaziyette derken; tavşanın midesi bulanmış.
“Lan..” demiş, “... ben bu herif gelene kadar, elli kere kusar, otuz kere sıçar, hatta bin kere de işerim; ben böyle devam edemem.” Patikanın kenarındaki çalıların dibine kusmaya başlamış ama ne kusmak; o kadar saat içtikten sonra, bu kadar koşunca midesi altüst olmuş haliyle; sanki tüm iç organları ağzından dışarı çıkıyormuş gibi, “o son birayı içmicektim!” diye düşünürken, yığılmış kalmış olduğu yerde, sızmış, kusmukları üzerinde. Kaplumbağa yetişmiş tabi, yanından geçerken fark etmiş.
“Yaramıyosa içmecen kardeşim!” diyerek üzerine işemiş, tavşan ölü gibi yatıyormuş; sidik ve kusmuk banyosunda, cebine “hadi sıçmağa” yazılı, imzalı bir not koyarak yanından uzaklaşmış; ağır ama emin adımlarla evine varmış, aynada kendine “Hadi yine iyisin, yarını beleşe getirdin!” dedikten sonra uzanmış yatağına, bir sigara yakmış “Çok içiyuz be!” diyerek ağzında yanan bir sigara uykuya dalmış.
Uyudun mu lan, ama sen hiç uyumazsın ki, uyumadan önce ağzındaki sigarayı söndürseydin bari; elbette, “Sana gitme demeyeceğim” şiir de böyle bi şey işte, hayat da öyle; baştan biraz soğuk ama girince alışıyosun?