20 Ağustos 2014 Çarşamba

DIŞI SENİ İÇİ BENİ YAKAR

                “Üff, ben çok gerildim ya, hadi yatalım!”
                İçinde bulunduğum tuvalette işemek, beni geçenlerde başımdan geçen bu olaya götürmüştü. Bu arada benim için geçenler; az önceyle yaklaşık on yıl önce arasındaki zaman dilimini kapsar.
                Yine her zamankinden; terk edilmiştim, aşk acısı çekiyor ve bunu gidermek için alkol tedavisi uyguluyordum. Hatta bir keresinde, yarım saat içerisinde aynı kadın tarafından üç defa terk edilmiştim. Bir yaz ikindisinden, akşamüzerine doğruydu, küçük ve kapalı mekânda daralıp; gölgeli, rüzgâr alan açıkhavada devam etmeye karar vermiş ve bunun için yaptığımız kısa yürüyüş ve temiz hava da iyi gelmişti. Oturduk, içkilerimizi söyledik.

1 Ağustos 2014 Cuma

DOSTLARIN ARASINDAYIZ


                “Ne sırıtıyon la?” dedi gülerek; daha önce grev çadırında sabahladığımız, sinema ve tiyatroya meraklı olduğu kadar iyi müzikten de anlayan; yakışıklı, karizmatik, güler yüzlü, insan halinden anlayan, kafa dengi olması da cabası olan; herkesin yapamayacağı şeyleri yapabilecek yaratıcı potansiyele ve fikirlere sahip ve bunun izlerini de zaman zaman bizimle paylaşmasıyla birlikte, -benim asla gösteremeyeceğim bir özveriyle- herkesin yapabileceği şeylere de sorumluluk duygusuyla ve en iyisini hep beraber yapabilmek için soyunmuş olan Tayfun.
                Tek o değil ki, ordaki herkes pırıl pırıl gençlerdi, alev alev insanlardı, ‘tanırım, iyi çocuklar’dı. Onlarla birlikte olmaktan, onların arasında, bir parçası olmaktan o kadar gururlu ve sevinçliydim ki anlatamam; bayram coşkusunu iliklerine kadar yaşıyordum, ‘dostların arasında’ idim, mutluydum, oradaydım, gülümsüyordum; yani yavşak gibi sırıtıyordum kısaca.
                “Gelmeden önce hap attım da,” dedim ki doğruydu da, etkisini ‘nasıl yadsıyayım?’

23 Mayıs 2014 Cuma

BEYGİR HAVASI

    Yaz sonuydu, vefasız dostum Tayfun gelmiş ve duygulanıp ağlamaya başlayınca şaşkınlıkla gülmüş; “oğlum sakin ol, zaten burdayken de arayıp sorduğun yoktu, hem belki böylelikle daha sık görüşürüz.” diyerek teselli edip boşalan dairemizin önüne çıktığımızda Veli’yle karşılaştık, hâlâ biraz zamanımız olduğundan derneğe gidip birer bira yapalım yolluk dedik; annem beklenmedik bir anda, pat diye erkenden, “gidiyoruz” dediğinde; hiç adetim olmadığı halde, iki birayı on beş dakika içinde içmek zorunda kalmıştım, sonra çocuklar bizi uğurladı, yola çıktık. O günkü koşturmacanın içinde bir ara aylardır bi türlü görmediğim sevgili dostum Tolga’yla da ayak üstü tesadüf edip vedalaşmıştık; burda akrabaları olduğundan, onla görüşme olasılığımız da artıyordu aslında; ama nerden baksan bir sene oldu, ‘hasretinden prangalar eskittim’ yine de bir türlü bir araya gelemedik. Zaten liseden sonra bir daha asla tam kadro sahaya çıkamadık.

18 Nisan 2014 Cuma

ŞEREFE

                Erkenden kalkıp, kahvaltı etmeden, üniformamı giyip; okul yerine, yol üstündeki  Rasim Abi’nin kahvesine gittim,