İnsanlık gördüğü korkunç ve muhteşemlik karşısında büyülenmiş ve arayışa girmişti. Maruz kaldıkları, bilinenlerin çok ötesindeydi; olan bitene ve tüm bu çılgın karmaşa arasındaki yerine bir anlam biçme ihtiyacı duydu. Anlayamadığı şeyi, olduğu gibi kabul edemezdi. Bilemezdi, doğal olarak sezgisel ve ilk aklına gelen fikirlerle açıklamalar getirmeye başladı. Hurafeler ve bilimsel bilgiler aynı anda ortaya çıkarak birbirine karıştı. Her açıklama yeni sorular doğurdu. Doğru veya yanlış, pratik ve işe yarar oldukça varlığını sürdürdü; anlam ve uyum arayışındaki bilgiler. Bazıları ayak diredi, kimileri arkadan gelenleri baskıladı ve bir kısmı da çelişkili olduğu halde birlikte varlıklarını sürdürebildi. Her şeye rağmen insanlar biraz olsun ilerleme kaydedebildi. “N’oluyo lan, nasıl şeymiş o, niye böyle oldu, kimim ben, ne işim var burda?“